Nihayet Fylleryd Şalımı da bitirdim. Bu şalı Örgü Cafe'de Mart ayı 1. etkinliğinde ördük.
Orijinali burada
İp:Nako moher
Şiş no:3,5
29 Mart 2012
28 Mart 2012
Bebek Eteği
Bu ay çok yoğun olmama rağmen, Örgü Cafe'de 3 tane etkinliğe katıdım. Bu da etkinliklerden biri idi.
Bu, Mart ayı yarışmasının ürünü..
Yarışmaya katılmak için isim yazdırıyorsunuz. Ama model sürpriz..Yarışma başlayana kadar bilmiyorsunuz. Yaklaşık 1 hafta sürecek yarışmada bitirenler yöneticiye resmini gönderiyor, ilk bitiren kazanıyor ve "ayın örgücüsü" seçiliyooooor.
Ben kazanamadım ama katılması ve örmesi çok zevkliydi.
İki renk ip ve misinalı şiş yeterli bu etek için.
Bu, Mart ayı yarışmasının ürünü..
Yarışmaya katılmak için isim yazdırıyorsunuz. Ama model sürpriz..Yarışma başlayana kadar bilmiyorsunuz. Yaklaşık 1 hafta sürecek yarışmada bitirenler yöneticiye resmini gönderiyor, ilk bitiren kazanıyor ve "ayın örgücüsü" seçiliyooooor.
Ben kazanamadım ama katılması ve örmesi çok zevkliydi.
İki renk ip ve misinalı şiş yeterli bu etek için.
20 Mart 2012
Fıstıklı Yelek
Hanımlar bu yeleği başlayalı 1 ay oldu. Komşularımla başladım. Onlar bitirdi, benimki hala bekliyor.
İpim Nako Moher, şiş numarası 3, mavi-yeşil arası renteki benimki...
Nasıl oluyor dersiniz?
Açıklamasını BURADA yaptım.
İpim Nako Moher, şiş numarası 3, mavi-yeşil arası renteki benimki...
Nasıl oluyor dersiniz?
Açıklamasını BURADA yaptım.
19 Mart 2012
18 Mart 2012
Annemin Plutosu
Annem beni geçti hanımlar, hastalık gibi bu örgü oyuncaklar. Torunları istesin yeterki, hemen örüyor babaanneleri.
Soldaki benim, sağdaki annemin.
Soldaki benim, sağdaki annemin.
18 Mart ÇANAKKALE ZAFERİ kutlu olsun
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümünde bu destanı yazarak, bu vatan topraklarını bizlere miras bırakan aziz şehitlerimiz ve gazilerimizi minnet ve şükran duygularıyla anıyoruz. Allah mekanlarını Cennet, makamlarını âli eylesin...
ÇANAKKALE’Yİ GEÇEMEYENLERDEN DİNLEYİN
Karşımızdaki bir Türk siperinde silâhın ucuna takılmış beyaz bir iç çamaşırı yukarı kaldırılarak sallandı. Her taraf sessizliğe gömülmüştü. Her iki tarafın siperdekileri silahları üzerine doğrulmuş, dikkatle onu takip ediyordu. Siper ardından iri yapılı bir er yükseldi; Kesin tavırlarla yükselttiği çamaşırı silâhı sipere attı. Kendine güvenen tavırlarla yavaş yavaş yaralıya doğru ilerliyordu. Karşı taraf ve çevresiyle ilgilenmiyor; herkes donup kalmış Türk askerini seyrediyordu. Şaşkınlıktan kurtulabilen askerler Mehmetçiğe nişan almaya çalışıyorlardı. Türk askeri, hiçbir şeye aldırmadan yaralının yanına geldi. Nazik yumuşak hareketlerle yaralının kıyafetini düzeltti . Yaralıyı yerden kaldırdı. Yaralının kolunu omzuna koydu. Yavaş ve emin adımlarla yaralıyı bizim tarafa getirdi. Siperimizin üzerine yavaşça bıraktı, geldiği gibi kendi siperine döndü.
İngiliz siperlerinde şaşkınlık devam ediyordu!
İngiliz komutanı: "Korkak sıçanlar... cesaret örneği görün... Hele bunlarla birlikte aynı cephede savaşmanın tadına doyulmaz... Bu yiğit Türk çocukları keşke dostumuz olsalardı. Bu kahramanlarla savaş değil , dostluk yapmalı... Dostluk."
Bu Türk askerine teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu.
---------------------------------------------------------------------------------------------
Şimdi okuyacağınız menkıbenin, insanlara çok çekici gelen ve aklınızda kolaylıkla yer eden bir yumuşaklığı ve tatlılığı vardır.
Çanakkale Savaşları’nda, Fransız kuvvetlerine komuta eden General Guro, savaş sırasında bir kolu ile bir bacağının bir kısmını, savaş sırasında bırakarak yurduna dönmüş. Daha sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Biraz evvel doğa çevremizde en nefis güzellikteydi.
Su çiçekleri, leylaklar, Peygamber çiçekleri, papatyalar bir gökkuşağı âlemi oluşturuyorlardı. Şimdi, savaş sahasında dövüş bitmiş, o güzelim tablo, kan revan içindeydi. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıplar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk Askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık: Niçin, öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
-Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi! Anlamadım!.. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok! İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün!..
Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı!.. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim! Çünkü, Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı!..
Az sonra ikisi de öldüler!!!
ÇANAKKALE’Yİ GEÇEMEYENLERDEN DİNLEYİN
Karşımızdaki bir Türk siperinde silâhın ucuna takılmış beyaz bir iç çamaşırı yukarı kaldırılarak sallandı. Her taraf sessizliğe gömülmüştü. Her iki tarafın siperdekileri silahları üzerine doğrulmuş, dikkatle onu takip ediyordu. Siper ardından iri yapılı bir er yükseldi; Kesin tavırlarla yükselttiği çamaşırı silâhı sipere attı. Kendine güvenen tavırlarla yavaş yavaş yaralıya doğru ilerliyordu. Karşı taraf ve çevresiyle ilgilenmiyor; herkes donup kalmış Türk askerini seyrediyordu. Şaşkınlıktan kurtulabilen askerler Mehmetçiğe nişan almaya çalışıyorlardı. Türk askeri, hiçbir şeye aldırmadan yaralının yanına geldi. Nazik yumuşak hareketlerle yaralının kıyafetini düzeltti . Yaralıyı yerden kaldırdı. Yaralının kolunu omzuna koydu. Yavaş ve emin adımlarla yaralıyı bizim tarafa getirdi. Siperimizin üzerine yavaşça bıraktı, geldiği gibi kendi siperine döndü.
İngiliz siperlerinde şaşkınlık devam ediyordu!
İngiliz komutanı: "Korkak sıçanlar... cesaret örneği görün... Hele bunlarla birlikte aynı cephede savaşmanın tadına doyulmaz... Bu yiğit Türk çocukları keşke dostumuz olsalardı. Bu kahramanlarla savaş değil , dostluk yapmalı... Dostluk."
Bu Türk askerine teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu.
---------------------------------------------------------------------------------------------
Şimdi okuyacağınız menkıbenin, insanlara çok çekici gelen ve aklınızda kolaylıkla yer eden bir yumuşaklığı ve tatlılığı vardır.
Çanakkale Savaşları’nda, Fransız kuvvetlerine komuta eden General Guro, savaş sırasında bir kolu ile bir bacağının bir kısmını, savaş sırasında bırakarak yurduna dönmüş. Daha sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Biraz evvel doğa çevremizde en nefis güzellikteydi.
Su çiçekleri, leylaklar, Peygamber çiçekleri, papatyalar bir gökkuşağı âlemi oluşturuyorlardı. Şimdi, savaş sahasında dövüş bitmiş, o güzelim tablo, kan revan içindeydi. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıplar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk Askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık: Niçin, öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
-Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi! Anlamadım!.. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok! İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün!..
Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı!.. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim! Çünkü, Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı!..
Az sonra ikisi de öldüler!!!
17 Mart 2012
Arabaşı Çorbası Yaptım.
Uzun zamandır hafta sonunu evde geçirmiyorduk. Fırsattan istifade arabaşı yaptım. Çok seviyoruz bu çorbayı.. Tabi hamurunu da..
Ana maddesi un, su, ve tavuk eti olan bu çorbayı kış geçmeden denemenizi tavsiye ederim.
Ana maddesi un, su, ve tavuk eti olan bu çorbayı kış geçmeden denemenizi tavsiye ederim.
16 Mart 2012
Örgücafe'de MART ayı şal etkinliğimiz
Hanımlar Fylleryd Şalı önceden beri çok beğeniyordum. Bu şalı örmek, Örgücafe'de açıklamasını Zehra arkadaşımızın yaptığı MART ayı şal etkinliğine nasip oldu. Şimdi ipim bitti, yarın gelirse kaldığım yerden devam edeceğim.
Örmesi çok zevkli bir şal, eğer örmek isterseniz Mart ayı bitmeden buyrun
Örmesi çok zevkli bir şal, eğer örmek isterseniz Mart ayı bitmeden buyrun
Buyrun Pizza Partisine...
Geçen hafta komşularım bende idi. Pizza, ikramlarımın ayrılmaz parçası oldu artık. Hadi siz de buyrun :)
1 Mart 2012
Mavi Yelek
Bu modeli Altınörgü'de başlayalı epey oldu ama ben yeni elime alabildim. Bakalım ne zaman bitecek?
Merserize simli bir iple 3,5 no'lu şişle örüyorum. Şu anda arkası bitmek üzere. Bu yelek 9 yaşındaki prensesim için olacak...
Merserize simli bir iple 3,5 no'lu şişle örüyorum. Şu anda arkası bitmek üzere. Bu yelek 9 yaşındaki prensesim için olacak...
Model 25 ve 25'in katları ile yapılıyor, tabi kenar ilmekler hariç...Ben arkayı 102 ilmekle başladım. İsterseniz süveter de olur.
Bu da modelin kartı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)